Bağımlılıkta Çipli Dönem

Madde bağımlılığı tedavisinde çipli dönem başladı. Akdeniz Bülten Haber Dergisi Haber Müdürü Esra KÖKSAL, AMBUAM'ın yöneticisi Murat KULOĞLU ile görüşerek bağımlılıkta tedavi yöntemlerini araştırdı.

Madde kullanımı ya da uyuşturucu Antalya'nın, Türkiye'nin hatta Dünya'nın ortak sorunu. Kimisi bu uğurda en yakınını kaybediyor, kimisi de en sevdiklerinin gözleri önünde eriyip gitmesine seyirci kalıyor. Kimisi kardeşini bu uğurda harcıyor. Kimisi evladına hayır bile diyemiyor. Göz göre göre zehirliyor. Sonuçlar mı? Sonuçlar ise hep hüsran. Yitik bedenler... Çaresiz nedenler... Umutsuz yarınlar... Keşke demeler...“Bir kereden bir şey olmaz”... Artan dozlar... Yoksunluk krizleri... Bir doz daha derken mutsuz son... Esrar, bonzai, eroin, kokain, ectacy ve daha nicesi... Kendi aralarında eski nesil ve yeni nesil olmak üzere ikiye ayrılıyor. Son zamanların en tehlikeli uyuşturucu maddeleri ise adını kokarca bitkisinden alan “skunk” ile zombi hapı diye adlandırılan “flakka”. Tüm insanlığın tehlikesi uyuşturucu madde kullanımında ise yapılan araştırmalara göre kadınlar ve sokak çocukları her zamankinden biraz daha risk altında.

Akdeniz Üniversitesi bünyesinde olan ve halk arasında AMATEM olarak bahsedilse de asıl adı Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma ve Uygulama Merkezi yani AMBAUM Yöneticisi ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M. Murat KULOĞLU ile madde bağımlılığı ile ilgili her şeyi masaya yatırıyoruz. Yeni tedavi sistemlerinden bağımlılığın sebep olduğu hastalıklara, aile bağlarından yeni nesil sentetiklerin tehlikesine kadar birçok konuyu konuştuğumuz röportajda en dikkat çeken bölüm ise bağımlılıkta çipli tedavi yöntemi. Günlük ortalama 50, tek başvuru olarak 2000 civarında hastanın ayaktan başvurduğu, yıllık ise yaklaşık 400 hastanın yatarak tedavi gördüğü AMBAUM'da çipli (ortalama 3 aylık etkili) tedavi yöntemi ile madde bağımlılığından kurtulmak için artık yeni bir tedavi şekli mümkün. Karın bölgesinden küçük bir operasyon ile deri altına çip yerleştirilerek başlatılan tedavide ağız yoluyla günlük ilaç kullanımına göre olumlu yönde geri dönüşler daha fazla. Merkezde bu yöntem ayaktan ve yatan hastalara uygulanabilmekte. Yatan hastalarda işlem geri ödeme (ücretsiz) kapsamında sürdürülmekte.

ÇİPLİ TEDAVİ İLE YÜZLER GÜLECEK

İlklerin tedavi merkezi olan Akdeniz Üniversitesi Hastanesi hem madde bağımlılarının hem de yakınlarının yüzlerini daha çok güldürecek. İmplant tedavisi diye de adlandırılan uyuşturucu bağımlılığı tedavisinde bundan böyle çipli yöntem devrede. Türkiye'de saylı merkezler arasında uygulanan çipli yöntemi Akdeniz Bülten okuyucularına anlatan AMBAUM Yöneticisi ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Kuloğlu, “Madde bağımlılığında çipli tedavi daha önce tablet şeklinde uyguladığımız özellikle eroinin zıttı gibi etki eden naltrekson adlı ilacın cilt altına yerleştirilen uzun etkili formu. Karın bölgesinde karın kasları arasına yerleştirilen form plastik cerrahiden yardım alınarak cilde uygulanıyor. Yaklaşık üç ay civarında vücutta koruyucu biçiminde kalabiliyor. Bu

yöntemi ilk defa Türkiye'de geçen yıl kliniğimizde yatan hastalara sosyal güvenlik kurumu üzerinden getirterek ücretsiz uygulamaya başladık. Hasta temizlendikten 1 hafta - 10 günden sonra uyguluyoruz. Sadece yatan değil ayaktan hastalara da uygulamamız var. Biz yatan hastalardan herhangi bir ücret talep etmiyoruz. Bu sistem uyuşturucu bağımlılığında (özellikle eroin ve alkol) yeni ve etkili bir yöntem. Madde bağımlılığı tedavisinde günlük ilaç kullanımı anlamında sorunlar yaşanabiliyordu. Ama çipli tedavi sayesinde hastaların temiz kalma oranları anlamında ciddi bir artış gözlemliyoruz. Kliniğimizde son tedavilerden bir kısmını kullanmaya başladık. Bir sonra ki aşama bunlarla ilgili uzun etkili enjektabl dediğimiz iğne ve aşılar olacak. Mesela kokain aşısı gibi.

TEDAVİNİN İLK BASAMAĞI “ARINDIRMA”

“Tedavi karşılıklı anlaşma olup, birey, aile ve tedavi ekibi üçgeninin sağlanması gereklidir” diyen Kuloğlu, “Madde bağımlısına ilk etapta detoks ya da arındırma işlemini uyguluyoruz. Yaklaşık 4-6 hafta arasında sürüyor. Tabi kullanılan maddenin cinsine göre detoks süresi değişiyor. Örneğin esrar gibi maddelerde bu süre biraz daha uzun sürebiliyor. Sebebi de esrarın daha uzun süre ile vücutta kalıyor olması. Haftanın belirli günlerinde akademik anlamda çalışmalar yapılıyor, belirli günlerinde ise hastalarımıza çeşitli terapilerle film terapileri uyguluyoruz. Bunun dışında eğitim hemşirelerimizin uyguladığı SAMBA eğitimimiz var. Psikoloğumuz da aynı şekilde terapi anlamında destek veriyor. Tedavinin ilk döneminde hasta aileyle birlikte kalıyor. Arınma sürecinin ardından hastalar tedaviyle birlikte eğitim de dahil terapi programlarını sürdürmekte. Eğitimler zorunlu aileler de bu eğitime haftada bir gün katılmak zorunda. Hastaya dışarıda bağımlılığın ne olduğu, kriz döneminde nasıl yaklaşılacağı ve öfke kontrolü gibi kriz döneminin nasıl atlatılacağı, tedavide dikkat edilmesi gereken hususlar gibi konuları öğreniyorlar” şeklinde konuşuyor.

TEDAVİ SONRASI REHABİLİTASYON

“Madde tedavisinde kontrol önemlidir” diyen Kuloğlu, tedavi sonrasında ise şu aşamalara dikkat çekiyor:

Tedaviden sonrasında iyilik halinin sürdürülmesinde de hastalar için rehabilitasyon merkezleri çok önemli. Maddeyi bırakan kişilerin toplum tarafından kazandırılması, iş sahibi yapılması gerekiyor. Tabi her kullanıcıya ve her kullanana bağımlı demiyoruz. Bağımlı diyebilmek için kişinin günlük yaşamını etkiliyor olması lazım. Onu elde edebilmek için saatlerce ona zaman harcamaya başlıyorsa, iş yaşamı, eğitim yaşamı ya da sosyal yaşamı etkilenmeye başlıyorsa orada bağımlı diyebilmek için sebeplerimiz oluşuyor. Bir de bağımlılığın bir hastalık olduğunun unutulmaması geliyor. Bu hastalık şeker ve tansiyon hastalığına çok benziyor. Bağımlı hastalar maddeden uzak durduğu sürece sorun kalmıyor.”

TEMİZ KALMA SÜRESİ UZADIKÇA...

Düzenli bir tedavi ile hastada taburcu olduktan sonra kriz yaşanmasının beklenmediğini dile getiren Kuloğlu, bağımlılıkta yeniden madde kullanımının da sık olduğunu belirtiyor. “Hekim olarak bizim zorlandığımız nokta ise burası. Tedavide temiz kalma süresini uzattıkça riskimiz azalıyor” diyerek tedavide ilk altı, sekiz ay ve bir yılın çok önemli olduğunu vurguluyor. Kuloğlu, “Özellikle maddeye hayır diyebilmek gerekiyor. Öte yandan yatarak tedavi ettiğimiz hastaların çoğunda esrar sonrasında eroin kokain ve ekstazi benzeri madde kullanımları yer alıyor. Toplumda ki en büyük yanılgı ise esrarın biraz daha kontrol edilebilir olduğu yönünde. Bununla beraber esrar tüm dünyada ve ülkemizde de en çok kullanılan yasal olmayan madde. Esrar aslında bir geçiş maddesi ve kişiler bunu kullandığında ben bunu nasıl olsa kolaylıkla bırakabilirim gibi bir ön yargıyla başlıyor. Yapılan çalışmalar esrar kullanımının yüzde 80 oranında bırakılamadığını gösteriyor ve ardından diğer maddelere geçiliyor” diyor.

BELİRTİLER NASIL ORTAYA ÇIKIYOR?

Madde kullanımının arasında en tehlikeli olan maddelerin başında hiç şüphesiz ki eroin geliyor diyen Kuloğlu, “Eroin kullanımında yoksunluk belirtisi de daha çabuk oluyor. Saatler içinde yoksunluk belirtileri ortaya çıktığında ise tekrar kullanım riski beliriyor. Yoksunluk belirtileri her insanda farklı belirtiler ortaya çıkardığı gibi özellikle terleme, titreme, burun akıntısı, bel ağrısı, bulantı kusma,

zayıflama, göz bebeklerinde büyüme gibi belirtiler, uyku sorunları algılama gibi bozukluklar ve grip benzeri belirtiler olabiliyor. Bununla beraber kişi de şüphecilik, tahammülsüzlük öfke patlamaları da görülebiliyor” diye konuşuyor.

BAĞIMLILIĞIN SEBEPLERİ

Madde kullanımı nedenleri arasında ise tek bir sebep aramak imkansız. Sebeplerin biyolojik, psikolojik ve sosyal yönüyle incelenmesi gerektiğine dikkat çeken Kuloğlu, “Bunun içine belki genetik yatkınlığı bile katabiliriz. Sosyal yönüyle baktığımızda çevresel faktörlerin etkili olduğunu görüyoruz. Yapılan çalışmalarda en çok görülen nedenler merak ve hayır diyememek. Özellikle gençlerde belli bir yaş grubunda merak ve arkasından da bir kere kullanmakla bir şey olmaz algısı yer alıyor. Maddeye başlangıç bu şekilde oluyor. “Ben bağımlı değilim, ben bağımlı olmam” gibi düşünceler. İlk kullanımdan sonrasında ise tolerans başlıyor. Yani aynı etkiyi elde etmek için daha fazla kullanım ortaya çıkıyor. Bu bütün maddelerde var. Beyinde alıcı dediğimiz bazı reseptörler var. Maddeler buraya yapışıyor ve bir süre sonra tekrar kullanım isteği oluşuyor. Giderek artan dozların sebebi de bu” diyor.

İLGİ, SEVGİ, DİSİPLİN ÜÇGENİ

Eğitim aileden geliyor. Bir bireyin ailesi arasında çok güçlü ve pozitif bağlarının olması gerekiyor. Bu nokta da ailenin yapısı çok önemli. İlgi, sevgi ve disiplin üçgeni ise olmazsa olmazlardan. Ailelerin çocuklarını takip etme anlamında tavsiyelerde bulunan Murat Kuloğlu, bazı belirtilerin risk sayılabileceğini söylüyor. Örneğin evde daha az vakit geçirme, önceye göre daha çok para harcama, huy değişiklikleri, argo kelimeler, panik durumu, anksiyete ve depresyon belirtiler, gözlerde kızarma, iştah değişiklikleri, vücutta bazı izlerin yani enjektör izleri gibi riskli durumların olması. Bu tür tablolarla karşılaşıldığın aileler ise Kuloğlu'na göre daha soğukkanlı olmalı ve vakit kaybetmeden tedavi merkezine başvurmalı.

BAĞIMLILIK SADECE RUHSAL HASTALIK DEĞİLDİR

Bağımlılığın sadece ruhsal hastalık olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çeken Kuloğlu, “ Maddeyi buz dağının öteki tarafı diye düşünmeliyiz. Örneğin damar yolu ile madde kulanlar başkalarının enjektörlerini kullanıp hijyene dikkat etmeyip hepatit başta olmak üzere birçok bulaşıcı hastalıklarla karşılaşabilir. Madde kullanımı damarsal hastalıklardan tutun da kalp krizi ya da beyin hastalıklarına sebep olabilir. Bunun dışında adli vakalarla karşı karşıya kalıyoruz. Suç işleme gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu hastalığa baktığımızda ruhsal, fiziksel, psikososyal ve adli yönünü unutmamamız gerekiyor” diyor.

ÖLÜM VURUŞU

Prof. Dr. Kuloğlu, ölümlerin ne şekilde meydana geldiğini de şöyle anlatıyor:

Bazı maddeler uyuştururken bazı maddeler uyarıcı etki yapıyor. Örneğin esrar ilk etapta uyarırken sonrasında geri çekilme yapıyor. Yani kişi de depresif belirtilere benzer yıkım oluşuyor. Beyinde dopamin maddesinin artması ile psikotik belirtiler de olabiliyor. Kokain, anfetamin, eroin gibi maddeler ise uyarıcı etki yapıyor. Yüksek dozda kullanıldığı zaman öncelikli olarak beyin etkileniyor. Yani merkezi sinir sistemi dediğimiz bu bölgede tansiyon yükselmesi ile beraber beyin kanamaları olabiliyor. Onun dışında kalp çok etkilenen bir bölge ve toksik maddeler sonucunda karaciğer ve

böbreklerde organ yetmezliği görülebiliyor. Zaten ölümlerin çoğu yüksek doz madde kullanılmasından kaynaklanıyor. Biz buna ölüm vuruşu diyoruz. Kullanılan maddenin cinsine göre ölüm sebepleri değişim gösteriyor.

KADINLAR VE SOKAK ÇOCUKLARINDA ARTIŞ

Madde kullanımında yaş aralığı ile ilgili yanlış algı yaratıldığını dile getiren Kuloğlu, genellikle 15-25 yaş hastaların çoğunlukta olduğunu söyledi. Kuloğlu, “Bunların hepsine bağımlı diyemeyiz. Önemli olan madde kullanan kişinin kaç yaşında olduğu değil kullanan kişiye nasıl yardımcı olabileceğimiz. Madde kullanımı her yaş grubunda karşılaşabileceğimiz bir durum. Ama daha erken yaşlar biraz daha risk grubu. Maddeyi cinsiyetlere göre ayıracak olursak son yıllarda hem kadınlarda bir artış ve sokak çocuklarında da sentetik madde kullanımında bir artış var. Buna da dikkat etmemiz gerekiyor” diyor.

YENİ NESİL SENTETİKLER: ZOMBİ HAPI YA Nİ “FLAKKA”, KOKARCA YANİ “SKUNK”

Kuloğlu, “Yeni nesil sentetikler /zehirler içerisinde son yıllarda özellikle bonzaiden sonra flakka ve skunk (adını kokarca bitkisinden almakta) dediğimiz uyuşturucu maddeler mevcut. Skunk için organik olduğu söyleniyor ancak bu durum özellikle bir pazar oluşturmak için yapılan bir kandırmaca. Kokarca yani skunkta böbrek hasarı ile birlikte ani ölümler görülebiliyor. Sebebi ise esrarın hibritlenmesi ve laboratuar ortamında üretiliyor olması. Esrarın içinde THC dediğimiz bir madde var. Bu madde aslında 2 ile 4 kat esrarın içinde. Skunk'ta ise bu etkinlik yüzde 20-30 civarlarında ve daha toksik olmakta. Flakka dediğimiz diğer bir sentetik madde ise katinon, alfa PDP etken maddesi. Sokakta banyo tuzu diye adlandırılıyor. Tuz görünümünde kristal yapıda ve panik nöbetleri, aşırı güçlü hissetme ile birlikte saldırgan davranışlar ve halüsinasyonlarlar ile uyarıcı etkisi olmakta. Amfetamin ve uyarıcı madde gruplarına benziyor. Zombi gibi bir görüntü verebiliyor. Etrafa saldırgan davranışlar gözlenebiliyor” diye konuşuyor.

UYUŞTURUCU İLE TOPLUM OLARAK NASIL MÜCADELE ETMELİYİZ?

Antalya'da rehabilitasyon konusunda eksiklikler olduğuna da vurgu yapan Prof. Dr. Kuloğlu, toplum olarak uyuşturucu ile mücadele konusunda ki önerilerini ise şu şekilde sıralıyor:

Öncelikli olarak bağımlılıkta koruyucu ve önleyici çalışmaların yapılması ki bu bağlamda aile ve öğretmenlerin rolü önemli sonrasında tedavi merkezleri ile devamlılıkla birlikte kişilerin topluma kazandırılması ve rehabilitasyon çok önemli hale gelmekte.Ülkemizde rehabilitasyon konusunda büyük bir eksiklik var. Antalya ili bu iş için cok uygun bu kadar otelin olduğu bir yerde mutlaka rehabilitasyon merkezleri de yapılabilir diye düşünüyor ve umuyorum. Bununla ilgili hayır yapanlara ihtiyacımız var. Uyuşturucu dünyanın, ülkemizin, Antalya'nın sorunu. Devlet anlamında gerekliadımlar atılıyor. Öncelikli olarak metruk binaların yıkılması, narkotimlerin oluşturulması, ilk adım merkezleri oluşturulması gibi adımlar var. Ailelerin tedavi sonrası başvuru yapabileceği merkezler oluşturuldu. Antalya'da Konyaaltı bölgesi pilot bölge seçildi. Aile hekimlerine eğitimler verilmeye başlandı. Özellikle muhtarlar ve diyanetin de devrede olması gerekiyor. Kanuni anlamda caydırıcı önlemler uygulanması lazım. Önemli olan bu kişilerin cezalandırılmaktan çok tedavi edilmesi gerektiğini unutmayacağız ve bu kişileri topluma kazandırmaya çalışacağız. Diğer yandan toplumu bilgilendirme yanında değerler eğitimimizi de devreye sokmamız gerekir.

ESRA KÖKSAL

Kaynak : https://www.gazetebir.com.tr/batakliktan-kurtulus/65359/

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde, alkol ve madde bağımlılığı tedavisinde geliştirilen implant (çipli tedavi) yöntemiyle bağımlılıktan kurtulmada büyük başarı elde ediliyor.

AÜ Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Kuloğlu, bağımlılık tedavisinde yeni bir dönemin başladığını açıkladı.